Yıllar önce öğrencilik arası tabakhanede çalıştığım dönemde babasının köyde sattığı tarlalar, Almanya'dan abilerinin gönderdikleri parayı sermaye yapan, deri işleyip satan İsmet abimizin şaşaalı bir hayatı vardı.                                         

Deri piyasasının durması üzerine zaten açık hesap çalışan, alışverişi sağlam olmayan İsmet Abimiz çok kötü durumlara düştü. Sürekli dükkanına hacizler gelir, belirsiz tipler dolaşır, evinin alışverişini ve tüpünü konu komşu karşılardı.         

İsmet Abi bu durumda iken deri sanayiden ayrıldı, pazarcılık yapmaya başladığını duydum. Birgün gördüm İsmet Abi nasıl durum diye sordum; 'Önceden Tabakhanede sürünüyorduk, şimdi Pazarda sürünüyoruz, bir değişiklik yok' dedi. Üzüldüm.        

On yılı geçen süre ile görmedim bir gün Şeref Caddesinde karşılaştık. Beni işlettiği Tekel Bayiiye götürdü, bir kola açtı, dükkana baktım, işlek cadde üzerinde, fiyakalı, alışverişi bol olan bir işyeri. Sevindim. İsmet Abi nasıl durum diye sordum.          

İsmet Abi cigarasından derin bir nefes çekti, 'yeğenim borçlarımı kardeşlerim ödedi, bu işyerini açtılar, gündüzleri yengen bekliyor, malı o alıyor, borçları o ödüyor, iyi kazanıyoruz' dedi, teleffuz ettiği kazanç miktarı 5 - 10 memur maaşıydı. İsmet Abi çok sevindim kötü günler geride kalmış dedim. İsmet Abi 'açmıyor kardeşim beni burası, Biri gelip niye borcunu ödemiyorsun şerefsiz demeli, biri alnıma silah dayayıp ya borcun ya canın demeli, eve haciz gelmesi üzerine hanım küs gitmeli, ben hanımı almaya gidip kayınpeder ile kavga etmeliyim, açmıyor kardeşim bu işler beni açmıyor, bana heyecan lazım' dedi.         

İşte tatmin noktası bu, hayattan ne bekliyoruz.