Venedik elçisi Antonio Giustiniani, Yavuz Sultan Selim'in huzuruna girer.


Yeri öpüp itimatnamesini sunar, görüşmesini tamamlar.


Ülkesine döndüğünde herkes, adeta bir ütopya medeniyetinin sultanı gibi gördüğü, hayalinde canlandırmaya çalıştığı Cihan Padişahı Sultan Selim Han'ın nasıl birisi olduğunu sorar:


-Göremedim, der Giustiniani...


Merak ederler :


-Odasına girdiğin, yanına kadar gitiiğin halde nasıl göremedin?


Giustiniani şu müthiş itirafda bulunmak zorunda kalır:


-Kılıcı öyle parlıyordu ki, yüzüne bakamadım.


Venedik elçisinin bu sözlerini duyan haşmetli hünkar:

-Paşalarım, der. Osmanlı 'nın kılıcı parladığı sürece düşmanların başı daima öne eğik kalır. Amma Allah korusun, bu kılıç bir kınına girerde paslanmaya başlarsa, o zaman işte bu kafalar yavaş yavaş dikilir ve bize birgün yukardan bakar.


Ordumuz güçlüyse, sanayimiz gelişmiş, ekonomimiz büyükse eksiğimiz görülmez. Kılıcımız kesmezse insan hakları, mülteci sorunu, AB kriterleri der döner döner döverler.